20 Eylül 2016 Salı

tanrının sopası yok

Eğer şu anda Müslüman olmuş olsaydım tahmin edeceğiniz üzere bu başlık "Allah'ın" şeklinde başlayacaktı. Ama öyle ya Tanrı'nın da -şayet varsa- sopası yoktur herhalde diye ümit ediyorum. 😅 Ama belli ki bir adaleti var! İster karma deyin ister başka bir şey, hayat karşımıza ilahi adalet denen şeyi çıkarıyor... Şimdiye kadar bununla bariz bir şekilde iki kere karşılaştım. Dilerim bundan sonra ne karşılaşmamı gerektirecek bir maruziyetim olur, ne de maruz bırakanın kalacağı "hak edilmiş" acılar...


Öncelikle şunu belirtmemde yarar var kimsenin başına gelen "dert"e ya da çekmesi olası acılara sevinecek kadar kötü birisi değilim. Aksine genellikle bana düşmanca davranmış kimselerin bile hakkını gözetecek kadar da hümanist birisiyim. O bakımdan "oh iyi olmuş" diyemiyorum. Zaten diyemem, diyemedim...

Bu öğlen annemle dayım hakkında konuştuk, bayramda bize gelmişler ve çocukları ile güzel vakit geçirmişlerdi. Elbette ben onların yanında bulunmadığım için bunlardan anca annemin anlatması ile haberim oldu. Söz konusu dayım hakkında geçmişte de bazı yazılarımda bahsetmişimdir bana yönelik "Aidslisindir sen şimdi!" vs. tarzı daha ilkokul öğrencisi olduğum zamanlarda ettiği küçümseyici hatta taciz niteliğindeki homofobik sözleri ve tavrı söz konusuydu. Bu tutumunu zaman zaman lisede olduğum süre içinde de göstermişliği vardır... Şu anda her ne kadar geçmişe kıyaslandığında fazlasıyla "straight-acting" sayılsam da aramızda halen tuhaf bir soğukluk var (bkz. geçmişin izleri). 😒

Haliyle çok fazla görüşme taraftarı değilim, özellikle de hayatımdan beni öyle ya da böyle olduğum gibi seven ama yine de bilmeyen insanları dahi çıkarmışken ona ve ailesine ne kadar yer verebilirim ki? Yer versem bile ne kadar sağlıklı olur? Sorular sorular...

İşte bu nedenlerden dolayı kendisiyle pek az görüşürüm, ama bu az görüşmüşlüğüme rağmen çocuklarından birindeki farklılığı da hissedebilmiştim. Evet burada işte o sözü hatırlamamız gerekiyor: "Tanrı'nın sopası yoktur".

Bugünkü konuşmamızda annem yanıma gelerek, "dayın oğlu için ne dedi biliyor musun? 'Cemil İpekçi gibi olacak bu, çok narin, çok alıngan, sanata fazla ilgili...' İnan boğazım düğümlendi, ne diyeceğimi şaşırdım." dedi ve açıldığımdaki aynı hüznü yeniden gözlerinde gördüm. 😔

Bundan çok değil birkaç ay önce benimle ilgili olarak "çok da boş bırakmamak lazım, evlensin vs." şeklinde babama konuşan ve tahmin ettiğim nedenlerden ötürü bunu söyleyen dayım, şimdi kendi oğlunun "heteroseksüel bir erkek" oluşunu sorguluyor. Ha ahım yerde kaldı mı belli ki kalmamış, ama üzüldüm mü evet üzüldüm o çocuk için.

Her ne kadar "nolursa olsun benim çocuğum o" demiş olsa da -ki iş başkasının çocuğuna gelince gayet de zorbalıkta sınır tanımıyordu- öyle bir dindar ailenin çocuğu olacağından dolayı, onu kabullenmiş olsalar dahi LGBTİ bir çocuk olmasından dolayı üzüldüm ve endişelendim.

Nedenine gelince... Etrafımdan o kadar çok tanıdığım, çocukluğunda taciz veya tecavüze maruz kalan LGBTİ birey var ki... Birçok LGBTİ çocuk, sapık şerefsizlerin açık hedefi halinde ve bu çocuklar tamamen korunmasız olduğu gibi bir de başlarına geleceklerden dolayı kendilerini sorumlu tutacak kadar da "aykırı" hissediyorlar. Bırakın normal şartlarda LGBTİ olduğunu ailelerine söyleyebilmeyi, bir de böyle bir olay yaşamış olmayı ailelerine söyleyebilsinler... Gerçekten zorlu bir süreç ve bir o kadarda acı...

Şimdi o çocuk için endişeleniyorum. Ne yazık ki "oh olsun" diyemiyorum. Dilerim, dayım başına gelenden sonra dersini almıştır -ki ettiği laflar da bu yönde, dilerim kuzenim benden daha iyi koşullarda daha iyi bir yaşam sürer. Tüm dileğim bu...

Tanrı'nın önce adaleti sonra da gözeten eli her daim bizimle olsun... 🙏


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder