30 Nisan 2016 Cumartesi

açılma öykülerim: ilk erkek arkadaş


O gün sevgilimle birlikte bir kız arkadaşımızla Starbucks’ta buluşacaktık, her zamanki gibi yine buluşmaya geciktim. 😅 Vardığımda arkadaşım çoktan mekana gelmiş, renkli kalemleriyle bir şeyler çizip yazıyordu. Derken geciktiğim için vakit kaybetmeden özrümü diledim ve tam sohbetimize başlayacaktık ki o sırada öncelikle bir içecek almak için kasaya doğru yöneldim. Henüz siparişimi dahi teslim alamadan sevgilim de gelmişti.

Hep beraber sohbetimize devam ettik derken, mekan hepimizi basmaya başladığı vakit, kalkıp biraz Bakırköy’de dolaşmaya karar verdik. Kim bilirdi ki bu karar bizleri hiç beklemediğimiz bir karşılaşmaya gebe bırakacaktı.

Arkadaş meydandan aşağı inince İş Bankası Yayınları’na uğrayıp kitap bakacağını söyledi ve hep beraber içeri girdik ve şaşırmamıza neden olan karşılaşma: Eski bir dost. 😲

Aldığım "büyük karar"ın ardından, görüşmeyi kestiğim yüzlerce insandan sadece birisi diyerek bu durumu açıklamak elbette kendisine haksızlık olur. Çünkü üniversite dönemimde sürekli görüştüğüm ve grup dışında birebir de konuşup buluştuğum bir arkadaşımdı. Her ne kadar özelimi çok fazla açamamış olsam da paylaştığım çok şey vardı. Başta birbirimize olan dostluğumuz sevgimiz…

Tabii onca yıldan sonra bunun ne kadarı kalmıştı bilinmez, ama benim ilk tepkim görür görmez sarılmak oldu. 😔

Elbette bu benim tepkimdi, aynısını ondan beklemek mantığa aykırıydı; tabii ki bir anda kaybolmamın görüşmeyi kesmemin onun üzerinde yarattığı bir kırgınlık vardı. Kendisini “sırtından bıçaklamak”la beni suçladı, dostluğumuza ihanet etmekle…

Yol boyunca gönlünü almaya çalıştım. Karar vermiştim açılacaktım, diğer ortak arkadaşımız da orada gizliden bana verdiği mesajlarla aynı şekilde düşündüğünü belli etmişti zaten. Birlikte daha rahat bir yerde konuşabilmek için sahildeki bir kafeye geçtik. Benden bir açıklama bekliyordu ve bunu da açıkça ifade ediyordu. Ama açıklamak o kadar kolay değildi, hem de hiç değildi. Başta ben olmak üzere hepimiz gerilmiştik.

Sonunda konuyu iki sene önceki Onur Yürüyüşü’ne gidişimize ve kendisinin o gün için bana telefonda söylediği cümlelere getirmiştik: “Senin ne işin var oğlum orada! Gey misin!”

Tepkisinin yanlış olduğu üzerinden konuştuk, bir yandan da “bu kez beraber gideriz” gibisinden konuyu şakaya vuruyor ve üzerimizdeki gergin havayı yumuşatmaya çalışıyordum. Ama o da bizim bu tavrımızdan yavaş yavaş anlamaya başlıyordu… Bir süre sonra “benim de lezbiyen arkadaşlarım var, çok sayıda eşcinsel var çevremde yani benim de, benim hiçbiriyle sorunum yok ki” demeye başlamıştı… Bundan dolayı bir “görüşmezliğin” gereksiz olduğunu ve homofobik olmadığını anlatmaya çalışıyordu...

Elbette üstün körü geçen bu muhabbet yetersizdi ve “gel ikimiz şu ileride konuşalım daha rahat” deyiverdi ve ikimiz masadan kalkıp konuyu baş başa konuşmaya başladık:

— Evet, anlat abi seni dinliyorum.
— (kem küm etmeler)
— Şimdi nesin sen? Biseksüel misin?
— Hayır, değilim. (yüzde anlamsız bir gülümseme)
— Ee nesin? Gey misin?
— Evet, EŞCİNSELİM!
Bodoslama açılmamı betimleyecek daha iyi bir görsel olamazdı.🙈


O anda hiç planlamadığımız bir açılma anı yaşanmış oldu. Hiçbirimizin aklında en ufak bir bir araya gelme ve açılma konuşması yokken gayet spontane bir şekilde nerdeyse iki senedir görüşmediğim eski bir dostumla açılma anı yaşamış oldum. Böylelikle kendisi açıldığım ilk erkek arkadaşım da olmuş oldu.

Tepkisine gelince… Tepkisi “peki tamam” oldu ve sonrasında ardı ardına sorular gelmeye başladı: “Ne zamandan beri bunlar içinden geliyor”, “bir birlikteliğin oldu mu”, “emin misin” vs. vs. Ancak ben çok geçmeden ikinci bombayı patlatıp yanımızdaki diğer “arkadaşın” da eşcinsel olduğunu ve hatta benim sevgilim olduğunu ona söyledim. 🙈 Belki yanlış bir karardı bilmiyorum, ama o an bunu da orada açıklama gereği hissettim, belki de açılmışken tamamen açılayım ve gizlim kalmasın diyeydi. Hiçbir fikrim yok, ama rahatlamıştım. Artık beni kabul edecekse öyle edecekti…

“Sen bunu 'tercih etmişsin' o halde ben de saygı duyarım, benim muhabbetimde bir değişiklik olmaz, bundan dolayı görüşmek istememe gibi bir durumum da olmaz,” şeklinde açıklamada bulundu. (Elbette bunun bir “tercih” olmadığını ve istem dışı doğamın gereği olarak ortaya çıkan bir özelliğim olduğunu ona söyledim; çünkü hiç kimse aşık olacağı kişiyi seçemez, heteroseksüel veya eşcinsel!)

Sonrasında birlikte yeniden masaya oturduk ve muhabbetimize dörtlü olarak biraz daha devam edip, ardından meydana doğru yürüyüp ayrıldık. Ayrılırken onca zamandan sonra haliyle bir anda “eskisi gibi” olamayacağımızı ve biraz zaman gerektiğini söyledi, ancak o günkü gibi yeniden buluşabileceğimiz ve kendisini de çağırmamız gerektiğini söyledi…

Bakalım dostluğumuzla ilgili zaman bize ne gösterecek… Bekleyip göreceğiz…